Türkiye’de Yatırım Yapılabilecek Sektörler
Bu yazımızda Türkiye’de yatırım yapılabilecek sektörler arasında olan altyapı, bilişim ve teknolojileri, otomotiv, savunma ve havacılık, enerji ve doğal kaynaklar, kimya, lojistik ve ulaştırma, makine sektörlerinden bahsedeceğiz.
Türkiye hem 85 milyona dayanan nüfusu hem de genç ve kaliteli iş gücü sayesinde yatırım yapmak için tercih edilen bir ülkedir. Üstelik yabancı yatırımcılara sağlanan teşvikler, vergi indirimleri, ücretsiz arazi tahsisleri gibi kolaylıklar nedeniyle Türkiye’de yatırım yapmayı cazip kılmaktadır.
Türkiye’nin farklı sektörlerinde keşfedilmeyi bekleyen yatırım fırsatlarına göz atalım.
Yazı İçeriği
Toggle1. ALTYAPI
Türkiye’nin gelişen ekonomisi ulaşım, sağlık ve enerji dâhil olmak üzere birçok farklı sektörde önemli yatırım fırsatları sunmaktadır. 1986 ile 2022 yılları arasında toplam 184 milyar ABD doları bedelle 262 adet Kamu-Özel Sektör İşbirliği projesinin sözleşmesi imzalanmıştır. İmzalanan projelerin yarıdan fazlasının son on yılda finansal kapanışa ulaşmış olması, Türkiye’nin altyapı alanında artan tecrübesini en iyi şekilde ortaya koymaktadır.
2002-2021 yılları arasında Türkiye ekonomisinin yıllık Gayri safi yurt içi hasıla artışı %5,4 gibi güçlü bir oranda seyretmesi, Türkiye’nin artan uluslararası ticaret hacmi ve stratejik konumu, ülkeyi altyapısını geliştirmeye sevk etmesi, Türkiye, kamu-özel sektör işbirliği yatırımları için yap-işlet, yap-işlet-devret ve işletme haklarının devri gibi modellerin kullanımına olanak sağlayan elverişli bir yatırım mevzuatına sahip olması, Türk hükümeti, proje geliştirme sürecini hızlandırmak için çeşitli türlerde destek ve teşvikler sunması Türkiye’de altyapı yatırımı yapmak için güçlü nedenler arasındadır.
2. BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ
Türkiye son bir kaç yıldır teknoloji bazlı araştırma ve geliştirmeye büyük önem vermeye başladı. Türkiye’deki bir çok üniversitenin teknoloji merkezleri ver ve yatırımcıların bu alanlarda teknolojiye yönelik yatırım yapmalarına büyük kolaylıklar sağlanıyor.
Türkiye tarafından, Bilgi ve İletişim Teknolojileri sektörü öncelik verilen bir sektör olarak kabul edilirken, bu alandaki yatırımlara ve projelere teşvik etmek için çeşitli girişimlerde bulunulmaktadır. Bunun en büyük göstergesi, 2008 yılında uygulamaya alınan ve 2016 yılında revize edilerek desteklenen Ar-Ge alanlarını belirleyen ve bir teşvik paketi getiren Ar-Ge Kanunu’dur. Bu paket, KDV muafiyeti, kurumlar vergisi muafiyeti, sosyal güvenlik prim desteği gibi birçok teşvik içermektedir.
Türkiye’nin bilgi ve iletişim teknolojileri sektörü AB, Kuzey Afrika ile Asya ve Kuzey Amerika, Orta Doğu bölgelerine yapılan 1 milyar ABD dolarını aşan ihracat sayesinde ekonominin kayda değer bir parçası haline gelmiştir. Donanım, yazılım, ekipman ve hizmet kategorilerini içeren bilgi ve iletişim teknolojileri sektöründe Türkiye’nin yaptığı ihracatın %80’den fazlası ülkenin en çok ihracat yaptığı bölge olan AB ile gerçekleşmektedir.
Türkiye, özellikle yazılım geliştirme, biyoteknoloji ve nanoteknoloji, elektronik gibi alanlarda yatırım yapmak isteyen kişiler için oldukça cazip bir ülke konumunda. Türkiye’de bu alanda faaliyet gösteren pek çok yerli ve yabancı şirket olmasına karşın hala bu alanda büyük fırsatlar ve büyük açıklar olduğunu belirtmek gerekir.
3. OTOMOTİV
Dünyanın en büyük yatırımlarının gerçekleştiği sektörlerden birisi de Otomotiv sektörüdür. Otomotiv sanayisinde dünya küresel ölçekte üretim genel olarak ticari araç ve otomotiv olarak sınıflandırılmaktadır. Yapılan üretimin büyük çoğunluğunu kamyonetler ve otomobillerden oluşan hafif araçlar sınıfı oluşturmaktadır. Üretim adetleri otomobil sınıfına göre nispeten az olan diğer araç sınıfları (otobüs, minibüs, midibüs, kamyon, çekici vb.) ise istatistiklerde ticari araçlar olarak anılmaktadır.
Otomotiv endüstrisinin temelleri Türkiye’de 1960’lı yılların başına dayanmaktadır. Sanayileşme döneminden geçen ve hızlı bir ilerleme bu önemli sektör, geniş üretim kapasitesine ve montaj ağırlıklı ortaklıklardan tasarım yeteneğine sahip tam kapsamlı bir endüstriye dönüşmüştür. Türkiye’de, orijinal parça üreticileri, 2003 yılından bu yana faaliyetlerine 16 milyar doların üzerinde yatırım yapmıştır. Söz konusu yatırımlar, şirketlerin üretim kapasitesini önemli ölçüde arttırarak uluslararası OEM’lerin küresel değer zincirinde Türkiye’nin önemli bir yer edinmesini sağlamıştır. Uluslararası kalite ve güvenlik standartlarını karşılayan, hatta bu standartların ötesine geçen günümüz otomotiv endüstrisi, katma değerli üretim anlayışı sayesinde son derece rekabetçi ve etkin bir konumda bulunmaktadır.
Türkiye, ekonomisini küresel değer zinciriyle bütünleştirmede önemli bir ekonomik itici güç olan otomotiv sektörünü dönüştürme taahhüdü ve ekonomik bir güç merkezi haline gelme vizyonu doğrultusunda ülkenin otomotiv sektöründe uzun yıllara dayalı birikiminden aldığı güçle, yerli kaynaklarla geliştirdiği “doğuştan elektrikli” aracı tanıtmıştır.
- Rekabetçi ve nitelikli iş gücü, avantajlı coğrafi konumu ve dinamik iç pazarı sayesinde 8 küresel OEM’in Türkiye’deki araç üretimi 2002 yılında 300.000’lerde iken 2021 yılında 1,3 milyonun üzerine çıkarak neredeyse beş kat artmıştır. Bu artış, söz konusu dönemde yaklaşık %6’lık yıllık bileşik büyüme oranı gerçekleştiğini göstermektedir.
- Otomotiv sektörünün kaydettiği bu önemli büyüme, Türkiye’nin 2021 yılı sonu itibarıyla dünyanın en büyük 14., Avrupa’nın ise en büyük 4. otomotiv üreticisi konumuna yükselmesini sağlamıştır.
- Türkiye, özellikle ticari araç üretiminde, bir mükemmellik merkezi haline gelmiştir. Türkiye, 2021 yılı sonu itibarıyla Avrupa’nın ikinci en büyük ticari araç üreticisi olmuştur.
- Eşsiz bir üretim merkezi olarak kendisini kanıtlayan Türkiye otomotiv endüstrisi, artık Ar-Ge, tasarım ve markalaşma kapasitelerini geliştirmeyi hedeflemektedir. Türkiye’de 2022 yılı itibarıyla otomotiv tedarikçilerine/üreticilerine ait 191 tasarım ve Ar-Ge merkezi faaliyet göstermektedir.
- Fiat, Ford, Daimler, AVL ve FEV Türkiye’de ürün geliştirme, tasarım ve mühendislik faaliyetlerinde bulunan küresel markalar arasında öne çıkan örnekler olarak göze çarpmaktadır. Ford Otosan’ın Ar-Ge merkezi, Ford’un küresel çaptaki en büyük üç Ar-Ge merkezinden biriyken, Fiat’ın Bursa’daki Ar-Ge merkezi İtalyan şirketin kendi ülkesi dışında Avrupa pazarına hizmet veren tek merkezidir. Öte yandan, Daimler’in İstanbul’daki Ar-Ge merkezi, Alman şirketin Türkiye’deki kamyon ve otobüs üretim faaliyetlerini tamamlayıcı bir rol üstlenmektedir. AVL Türkiye ise, ikinci Ar-Ge merkezini Türkiye’de açarak, sürücüsüz ve hibrit araç teknolojileri geliştirmektedir.
- Türkiye, tedarik zinciri tarafında da destekleyici bir ortam sunmaktadır. Türkiye’de, OEM’lerdeki üretimi destekleyen yaklaşık 1.100 parça tedarikçisi bulunmaktadır. Parçalar araç üreticilerinin imalat hatlarına doğrudan girmekte ve OEM’lerdeki yerelleşme oranı %50 – %70 arasında değişmektedir.
- Türkiye çok sayıda küresel tedarikçiye ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’yi üretim üssü olarak kullanan 250’yi aşkın küresel tedarikçi bulunmaktadır ve bunların 30’u en büyük 50 küresel tedarikçi arasında yer almaktadır.
- Otomotiv üreticileri, ihracat için bir üretim üssü olarak giderek daha fazla oranda Türkiye’yi tercih etmektedir. Türkiye’deki araç üretiminin 2021 yılında yaklaşık %74’ünün uluslararası pazarlara yönelik olması bu durumun bir göstergesidir. Türkiye’den aynı dönemde, uluslararası pazarlara 970.000’den fazla araç ihraç edilmiştir. Aynı zamanda, Türkiye yaklaşık 10 yıldır Avrupa’ya en fazla araç ihraç eden ülke konumundadır.
4. SAVUNMA VE HAVACILIK
Türk savunma ve havacılık sanayi son 10 yılda kapsamlı bir dönüşüm geçirmektedir. Türkiye, son yıllardaki benzersiz başarılarla günümüzde, havacılık ve savunma sanayinde en hızlı gelişen ülkelerden biridir.
Türkiye savunmaya en yüksek harcama yapan ülkelerden biridir. Türkiye, 2019 yılında 20 milyar ABD dolarının üzerindeki savunma harcaması ile dünyanın en büyük savunma bütçeleri arasında 16. sırada yer almıştır. Savunma sanayiinin iş hacmi son on yılda üç katın üzerinde artışla 2019 yılında 10,9 milyar dolara ulaşmıştır. Türk havacılık ve savunma sektöründe son 10 yılda gerçekleşen gelişmeye paralel olarak, Türk şirketleri için uluslararası iş birliği fırsatları ve ihracatta artmıştır. Sektörün 2007 yılında 600 milyon doları olan ihracatı 2019 yılında 3 milyar doların üzerine çıkmıştır. Gelişmiş ve nitelikli üretim kapasitesi sayesinde, sektörün aldığı siparişlerin toplam tutarı 2018 yılında 12,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşirken 2019 yılında bu rakam 10,67 milyar dolar olmuştur. Bununla birlikte, 2002 yılında yaklaşık 5,5 milyar dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken gelinen noktada yaklaşık 10 katlık bir artış ile 55,8 milyar dolar proje hacmine ulaşılmıştır. İhale süreci devam eden projeler de göz önüne alındığında, bu miktarın 60 milyar doların üzerinde olacağı değerlendirilmektedir.
Yıllar içinde sivil havacılık iş kolu için de Türkiye ideal bir ortam haline gelmiştir. Hava yolu şirketlerinin 2004 yılında 34 milyon olan yolcu sayısı, 2019 yılında 108,4 milyon uluslararası yolcu dahil olmak üzere 208,9 milyona yükselmiştir. Hava yolu filo büyüklüğü, 2003 ve 2018 yılları arasında 162’den 515’e çıkarken bu rakam 2019 yılında 546 olmuştur. Toplam sivil uçak sayısı da 2004-2018 yılları arasında 626’dan 1.404’e yükselirken, bu rakam 2020 yılı itibarıyla 1.501’e yükselmiştir. Aynı dönemde sivil havacılık iş hacmi 2,2 milyar dolardan 2019 yılı itibarıyla yaklaşık 19,5 milyar dolara çıkmıştır. Sivil havacılık alanında Türkiye, bir merkez olma konusunda kararlıdır. İstanbul’da inşa edilen yeni havalimanı, yılda 200 milyon yolcu kapasitesi ve yaklaşık 350 destinasyona yapılan uçuşlarla dünyanın en büyük havalimanlarındandır.
SIPRI verilerine göre, şu anda en fazla savunma sanayii ürünü satan ülkeler arasında Türkiye, 2020’de 14, 2021’de ise 11. sıraya yükseldi. 2021’de Türkiye 380 milyon dolarlık savunma sanayi ürünü teslim etti.
Türkiye, savunma ve havacılık sektöründe 2022’de rekor seviyelere ulaşmanın işaretlerini yılın 8. Ayı itibariyle toplam sektör ihracatı önceki yılın aynı dönemine göre %42,2 artışla 2 milyar 636 milyon dolara ulaşarak verdi. İhracat artışı tüm zamanların rekoruna ulaşarak Ağustos ayında yıllık 3 milyar 992 milyon dolara çıktı. Türkiye’nin 2022’de 4 milyar dolar ve üzerinde bir ihracat gerçekleştirmesi olası görünüyor.
5. ENERJİ VE DOĞAL KAYNAKLAR
Enerji ve doğal kaynaklar sektörü, neredeyse tüm ekonomik faaliyetlerin sorunsuzca yürütülebilmesi bakımından çok önemli bir sektördür. Türkiye’de artan nüfus ve büyüyen ekonomi, enerji ve doğal kaynaklara ihtiyacın gittikçe artmasına neden olmaktadır. Ülkenin artan ihtiyaçlarını karşılamak için, 2019-2023 dönemi için, mevcut kapasitenin, 11. Kalkınma Planı’nda da ifade edildiği üzere özel sektör yatırımlarının artırılarak 2023 yılına kadar 110 GW’a ulaşması beklenmektedir.
Türkiye aynı zamanda, toplamı 17,3 milyar ton olan ve çoğunluğu linyitten oluşan önemli miktarda kömür rezervine sahiptir. Türkiye’de doğal gaz sektörünün de sürekli gelişme kaydettiğini belirtmek gerekir.
Türkiye’nin enerji ve doğal kaynaklar sektörüne büyük önem vermesi de enerji ve doğal kaynaklar alanına yatırım yapacak kişilere sunduğu kapsamlı teşviklerden anlaşılabilir. Türkiye’de hidroelektrik enerji, güneş enerjisi, doğalgaz, rüzgâr enerjisi, jeotermal ve biyoenerji enerji alanlarında yatırımcılara, KDV istisnası, vergi indirimi, gümrük muafiyeti, SGK primi, faiz desteği gibi teşvikler verilmektedir.
6. KİMYA
Türkiye kimya sektörü; Türkiye’nin maliyet avantajı, küresel tedarik zincirlerindeki aksaklıklar, başlıca tüketim pazarlarına coğrafi yakınlığı, inovasyon ve değişen yasal düzenlemeler sayesinde kayda değer bir büyüme yakaladı.
Geride bıraktığımız 10 yılda dünya genelinde kimyasal ürün satışları 2 kattan fazla artmış olup, bu artış büyük oranda kimyasal üretim kapasite artışının yaklaşık %80’ini gerçekleştiren gelişmekte olan ekonomilerden sağlanmıştır.
Türkiye’de de kimyasal ürün satışları, küresel eğilime oldukça benzer bir seyir izlemiştir. Türkiye kimya endüstrisindeki lider markaların yönetim, bölgesel üretim ve ihracat üssü konumundadır. Türkiye, dinamik bir iç pazar ile desteklenen rekabetçi üretim maliyetleri ve güçlü büyüme ile kimya sektöründe faaliyet gösteren şirketler için cazip bir yatırım tercihidir.
Tüketim arasındaki büyük açık, petrokimya ürünlerinde kapasite, yerli ve yabancı yatırımcılara büyük olanaklar sunmaktadır. Türkiye’nin gelişmiş altyapısı ve stratejik konumundan faydalanarak komşu ülkelerde yatırımcıların yararlanabilecekleri cazip fırsatlar da bulunmaktadır.
Türkiye, gelişen ekonomisi, gelişmiş altyapısı, büyük iç pazarı, nitelikli ve rekabetçi iş gücü ve yatırımcı dostu mevzuatı ile kimya sektöründe faaliyet gösteren üreticilerin, dünyanın gelişmekte olan ve gelecek vaat eden ülkelerinden birinde uzun yıllar karlı bir şekilde faaliyet sürdürmelerine olanak sağlamaktadır.
Türkiye 2022’nin ilk çeyreğinde, kimya sektörü ihracatı 7,5 milyar dolar ile bir önceki yılın aynı dönemine göre %40 büyüme gerçekleştirdi.
7. LOJİSTİK VE ULAŞTIRMA
Lojistik, Türkiye’nin en önemli sektörlerinden birisidir. Türkiye’nin kendi lojistik potansiyeli ile birlikte; Karadeniz Bölgesi, Avrupa ve Orta Asya dikkate alındığında, ayrıca Batı ile Doğu arasında değişen ticari dinamikler doğrultusunda yeniden canlanma yolunda olan tarihi İpek Yolu da lojistik pazarı potansiyeline ilave edildiğinde, bu potansiyelin büyüklüğü açıkça görülmektedir. Türkiye, bulunduğu coğrafi konum itibarıyla Avrupa, Afrika, Orta Asya ülkeleri ve Rusya’yı içine alan yaklaşık 7 trilyon doları ticaret hacmine sahip küresel bir pazarın merkezinde yer almaktadır.
Önümüzdeki dönemde, Güney Doğu Asya ve Afrika’daki nüfus artışının dünyanın diğer bölgelerine göre daha hızlı olması, uluslararası ticaretin artması ve bununla birlikte küresel ticaretin ağırlık merkezinin de Asya’ya doğru kayması beklenmektedir.
Artan nüfus ve lojistik ve ticaretin ulaştırma hizmetlerine olan talebi hızlandıracağı ve bu talebin 2050 yılında günümüze oranla yaklaşık iki katına çıkacağı öngörülmektedir.
Türkiye küresel ticaretteki mevcut konumunu daha da ileriye taşımak ve güçlendirmek için ulaştırma ve lojistik sektörlerinde altyapı yatırımlarını artırmakta kararlıdır. Bu yatırımlar, sürdürülebilirlik, kentleşme, çevreye duyarlılık, yeni nesil ulaşım ve büyük pazarlara bağlantı sağlayabilme gibi sektördeki küresel güncel eğilimlerle de uyumlu bir şekilde hayata geçirilmektedir.
Türkiye’nin lojistik sektöründeki orta ve kısa vadeli hedeflerinden bazıları şunlardır:
- Ulusal ölçekte lojistik merkezleri sayısının artırılması ve bu merkezlerde etkin işletme yönetiminin benimsenmesi
- Lojistik Performans Endeksi sıralamasında ilk 10 ülke arasında yer almak
- Kuru liman sisteminin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması
- Türkiye’nin orta koridorda lojistik bir üs konumuna gelmesi
- Dijital dönüşümün desteklenmesi
- Gümrük kontrol süreçlerinin hızlandırılması ve etkinliğinin artırılması
Türkiye, orta ve kısa vadeli bu hedefleri ile birlikte, yüksek katma değerli üretim yapma, ekonomik büyüme, ihracat odaklı yaklaşımlar sağlama, bunlarla birlikte, sürdürülebilirlik, bütünsellik, güven tahsis etme ve verimlilik ilkeleri ile örtüşen ulaştırma ve lojistik sistemlerinin geliştirilmesi ile küresel ölçekte öncü ve bölgesinde lider ülke olma amaçlarını da sürdürmektedir.
8. MAKİNE
Türkiye’de makine imalatı, ekonominin büyümesine katkı sağlayan önemli sektörlerden biri olmaya devam etmektedir. Sektör özellikle ara ürün üretme kapasitesi ve kimyasal, otomotiv, inşaat, tekstil, enerji, tarım ve madencilik gibi önemli sektörlere girdi sağlaması sayesinde Türkiye’deki imalat sanayinin gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye makine imalatı sektörü, yoğun Ar-Ge çalışmaları ve yüksek katma değer oluşturması itibarıyla öne çıkmaktadır.
Türkiye’nin uygun girdi maliyetleri ve güçlü olanakları, makine sektöründeki rekabet gücünü sağlamaktadır. Girdi maliyetleri; rekabetçi iş gücü maliyetleri, güvenilir enerji kaynakları ve makul fiyatlı ile ülkenin jeostratejik konumuna dayalı lojistik avantajları içermektedir. Olanaklar arasında ise nitelikli iş gücü, inovasyon odaklı altyapı, cazip yatırım teşvikleri, güçlü tedarik tabanı ve yerel kümeler bulunmaktadır.
Türkiye’de makine sektöründe gelişmiş mühendislik becerileri ve yeniliklere çabuk uyum sağlama, kalite bilinci, uzmanlaşmış, yüksek vasıflı, orta ve üst düzey yöneticiler, genç işgücü, tesisleşme, gelişmiş yan sanayi e sektörün örgütlenme düzeyi yüksekliği gibi avantajları bulunmaktadır.
Türkiye makine sektöründe daha yüksek teknolojiye sahip bir makine sanayi yaratmayı hedeflemektedir. Türkiye’nin diğer hedefleri ise yurtdışı pazarları ile bütünleşmek ve edineceği partnerlerle işbirlikleri oluşturmak ve 2023 yılında 500 milyar dolar hedeflenen toplam ihracat içerisinde 100 milyar dolar makine ihracatı gerçekleştirerek dünyada ilk 5 makine ihracatçısı ülke arasına girmektir.
Türkiye’nin toplam ihracatı içinde % 9 olan makine payını makine sektöründe söz sahibi olan ülkelerde olduğu gibi % 20’ye çıkarmaktır.
Türkiye makine sektörüne ait bazı önemli veriler ve rakamlar şu şekildedir:
- Türkiye makine sektörü 2020 yılında gelirini dört katına çıkararak 21 milyar dolara ulaştırmış ve iş gücünü ikiye katlayarak 244.000’e çıkarmıştır.
- Küresel ihracat iki katına çıkarken, Türkiye’nin ihracatı son 19 yılda on kat artarak 2020 yılında 18,5 milyar dolara ulaşmıştır.
- Sektördeki ihracat/ithalat oranı 2003 yılı itibarıyla %30’dan %60’a yükselirken, pazarın sürekli büyüme kaydederek ithalata daha az bağımlı hale geldiğini göstermiştir.
- Türkiye’nin toplam ihracatındaki %10’luk payıyla ülkenin en büyük 4. ihracat endüstrisi olan makine ürünleri 200’ün üzerinde ülkeye ihraç edilmektedir. İhraç edilen makine ürünlerinin %60’ı çoğunlukla Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya dâhil olmak üzere AB ülkeleri ve ABD’ye gönderilmektedir.
- Makine sektörünün toplam ithalatı, 2020 yılında 28 milyar doları aşarak iç piyasadan gelen güçlü talebi ortaya koymuştur.
- Türkiye’nin tarım makineleri pazarı 2019 yılında 1,1 milyar dolara ulaşmıştır.
- Türkiye’nin inşaat makineleri pazarı 2019 yılında 626 milyon dolara yükselmiştir.
- Türkiye’nin ısıtma, havalandırma ve iklimlendirme sektörü 4,7 milyar dolara erişen toplam ihracat değeriyle güçlü bir endüstriyel merkez olarak öne çıkmaktadır. Sektör aynı zamanda kazanlar, panel radyatörler ve klima santralleri (AHU) için Avrupa’nın üretim üssü olarak da işlev görmektedir.
- Türkiye’nin kaldırma ve taşıma ekipmanları pazarı 2019 yılında 1,7 milyar dolara ulaşmıştır.